Mihail Amca’ya Yeniden Merhaba Derken
Mihail Bahtin’e ne zaman selam verseniz, ‘çokseslilik’ten ya da seslerin çoğulluğundan doğru borçlu çıkarsınız. Benzetmek gerekirse, onun çoksesliliği, ‘yurttan sesler korosu’nun çubuklu adam marifetiyle dile geldiği (her iki anlamda) yüksek perdeden ve hep bir ağızdan üfürme hâli değil, mazur görünüz, âdeta, meyhane pişkinliği ile her türden ses eşiğinde cenkle çığırma hoşluğudur. Meyhane ortamının bu kabil çoksesliliği, eşiklerde dolaştırma hasletidir ki (Allah, meyhaneyi öyle yaratmıştır, anlamında) memleketi kurtaracak -muhayyel de olsa- yaratıcı siyasi irade oradan -ve bizde ancak orada- tedarik edilir. O manada ferah olunuz.
Bakın, Puşkin’den (Silvio Pellico İçin Bir Deneme/ İnsanın Görevleri [1836]) neyi alıntılamış, hınzır: “Akıl, tıpkı dilin sözcüklerin birleşmesiyle tüketilemediği gibi, kavramların değerlendirilmesiyle tüketilemez. Tüm sözcükler sözlüktedir; ama sürekli ortaya çıkan kitaplar sözlüğün bir tekrarı değildir (…) Tek başına ele alındığında bir fikir, yeni hiçbir şey sunamaz, ama fikirler sonsuzdur”. Demiştim size…
Valla dayının arkası sağlam, Karl Marx’tan da alıntılamış zira. Ama oraya gelmeden bir girizgâh: “Karl Marx, yalnızca, sözde dile getirilen düşüncenin başka bir kişi için gerçek bir düşünce olduğunu ve ancak aynı yolla kişinin kendisi için bir düşünce olduğunu söyler”. Beni fevkalade müteessir eden bir lafı da var ama -şimdilik- onu söylemeyeyim, Marx’tan alıntısını ileteyim: “Nosyonların, fikirlerin ve bilincin üretimi, en başından itibaren, doğrudan doğruya insanların maddi etkinliği ve maddi etkileşimleriyle, gerçek yaşamın diliyle dokunmuştur. İnsanların fikirleri, düşünmeleri, tinsel etkileşimleri burada, maddi koşulların doğrudan seyri olarak görünür” (Alman İdeolojisi/ K. Marx, F. Engels.)
Bilmem, ikna oldunuz mu?
_______________________
Alıntılar, Karnaval’dan Romana, s. 361 ve 365’den.
Filed under: Konuşma Defteri | Leave a Comment
No Responses Yet to “Mihail Amca’ya Yeniden Merhaba Derken”