1 Mayıs ’77, Devlet ve Biz
2. Berktay, 1 Mayıs 1977 münasebeti ile söz alıyor ve sözünü şöyle bağlıyor: “Devletin sola yapamayacağı bir şeyi sol kendi kendisine yapmış, ortaya bir fecaat çıkmıştı. Daha sonraki yıllar içinde bir sürü palavra atıldı,” diyor ve en vurucusu en son geliyor: “Sol, kendi yaptığı rezillikten bir mağduriyet efsanesi yarattı” (Taraf, 2 Mayıs, 2012).
3. Hadi, dönemin, işçi sınıfı içinde en ziyade örgütlü ve ‘silahlı mücadele’ye (‘goşizm’e) karşı tavır alışı ile öne çıkan TKP hareketi ve onunla birlikte alanda olanlarla (bilhassa da, daha büyük bir kırıma meydan vermemek üzere meydandan uzak tutulmak istenen) Maocu siyaseti -bir siyasal tarih okuyucusu olarak- gönül rahatlığı ile aynı sepete attınız; peki, ilk paragrafta andığım ‘insani’ değer üzerinden bakacak olursak, Cumhuriyet’in kurucu ve (soy)kırımcı zihniyetinin (‘kırım mühendisliği’nin) ‘insana karşı işlenmiş suçlar’ bağlamındaki belirleyici (‘devlet olma kimliği’) rolünü, ‘sosyalizm/sol’ eleştirisinin arkasında çok uzakta bir yerlere atma (failleri mağdurların iç çatışmalarının gölgesinde bırakma) tavrı, devletin şimdiye dek işlediği suçları mazur görmek/göstermek anlamına gelmiyorsa, ne anlama geliyor (zira, söylenenlerde yeni bir şey yok ve bütün bunlar bir kez daha, böylesi bir üslupla, zaten o eleştirileri dile getirmiş olanlara karşı yeniden dile getirilmekte ise)?
4. Benim anladığım, sevgili Nabi Yağcı ve Ümit Kıvanç, söz konusu eleştirilerden gocundukları için değil, Taraf gazetesinin, -ilk sayfadan başlıklandırışı ile- Berktay tavrına sahip çıkışına içerledikleri (belirleyici yaklaşımı öyle ifadelendiren bir gazetede yazmaya devam etmek ağır geldiği) için gazeteden ayrılmışlardır. Evet; Taraf gazetesi uygunca bir tartışma zemini yaratabilirdi -ve hala tartışılacak şeyler vardı ise heveslileri tartışabilirdi-, lakin, gazete, bana kalırsa, o başlıklandırma iradesi (’77 katliamından solcular sorumlu’) ile ‘postmodern’ bir pervasızlık (‘her şey gider’ yollu, geleneği, gövdeyi önemsememek, önünü ardını yoklamadan sallamak) örneği göstermiştir.
5. Ben bir psikanalistim. Analistin, analizanının (divanında yatanın yani) söylediklerini dinler ve anlamlandırırken kendi ‘karşı-aktarım’larının (‘counter-transference’) farkında olması gerekir. Yani, duyduklarını yansız ve yüksüz bir biçimde (‘nesnellik’le!) yerli yerine koyabilmek için, duydukları ile ilgili kendi iç (karşı) yüklerinden arınmış olması icap eder. Doğrusu, ben, Maocu gelenekten gelen ve şimdiki ‘müstesna’ akademik-siyasi kimliğini tam ona karşıt bir düzlemde kurmaya özenen Berktay’ın, bilimsel yansızlığını/yüksüzlüğünü temin edecek raddede kendi iç yüklerinden (‘vicdani’ gerginliklerinden) arınmış olup olmadığını kendisine sorması, bir başka deyişle, kişisel öznel tarih okumasını ihmal etmemesi gerektiğini de hatırlatmak isterim.
Filed under: Kitaplaşmamış Yazılarım/ 'Siyaset-Felsefe' | Leave a Comment
No Responses Yet to “1 Mayıs ’77, Devlet ve Biz”