SSBS/ Siyasi Seviye Belirleme Sınavı
Bu yazı, Anayasa Mahkemesi kararı öncesi yazılmıştır
Türkiye toplumu, tüm siyasi kimlikleri ile yeni ve çok kıymetli bir sınavın eşiğinde. Meclisi, siyasi partileri, demokratik kitle örgütleri ve ‘siyasi özne farkındalığı ve sorumluluğu’ taşıması beklenen tüm yurttaşları ile yakıcı bir sınavın eşiğinde. Karın ağrılarımız başladı.
Olan ne idi? Verili meşruiyeti içinde, bir iktidar, kötünün dibine vurmuşlukla maruf ‘Darbe Anayasası’nda, anlamlı (kimilerine göre, ‘manidar’) değişiklikler yapmak üzere bir ‘değişiklik önerisi paketi’ hazırladı ve Meclis’e sundu.
Meclis’e ve Cumhurbaşkanı’nın onayı ile halk oylamasına sunumu için elzem addedilen biçimsel icaplar da yerine getirilip halkın takdirine nakledilmek üzere paket yola düzülecekti ki… zaten teyakkuz durumunda olan ‘halkın cumhuriyet partisi’ tarafından (herhalde işaret parmağı havada, ‘Örtmenim, örtmenim…’ nidaları ile) ‘halk’ yolundan alıkonmak azmiyle ‘anayasanın nöbetçi mahkemesi’ne kan ter içinde ihbar edildi.
Daha yakında, bir başka müzevirin Googlelayıp ‘örtmenine’ yetiştirmesi ile ‘laiklik karşıtı odak’ gagalamasına maruz kalmış parti, meğerse şimdi de, darbe anayasası ile yaldızlanıp hayatımıza nakşolunmuş ‘Cumhuriyet’imizin ruhuna halel getirecek tasarrufların odağı olmaya niyetlenmekte idi! Daha önceki (akıl, iz’an ve hukuksallık hudutlarını zorlayan) marifetlerinden ilhamla o yüksek mahkemenin de, ‘Öhö! O kadar da değil…’ deyip –bir kez daha gırtlağını temizleyerek- Meclis’in yasama yetkisini dumura uğratacağı rivayet edilmekteydi.
Edebilir miydi, edemez miydi? Mahkeme, Meclis’in ve Cumhurbaşkanı’nın uygun onayı ile yasalaşma sürecine giren Anayasa değişiklik önerilerine -daha, yasalaşması için gerekli sandık menziline bile erişemeden-, dışarıdan posta koyabilir miydi? Peki, postasını koyarken, ‘şeklî’ mi koyacaktı, yoksa, şekilden girip esastan mı çakacaktı? Mahut meselede, ‘Esasla işin olmaz,’ diyen, 12 Eylül Anayasası’nın mucidi ve mimarı ‘bizim çocuklar’dan, daha da mı ‘kurucu’, daha da mı bitirim olacaktı yoksa?
Kanaatim odur ki, sevgili seyirciler, ‘Devlet’ denilen babanın sopasını –kenar kuytu mızıldanmalarımızı bir yana korsak- okşaya okşaya bugünlere gelen; dövme ya da sevme tercihini, sanat ve itiyadının insafına bıraktığı devlet babasına -çocuksuluğun cennetinden kovulmamak kaydıyla- türlü çeşitli sırnaşıklığı eksik etmeyen bizler, bir ‘seviye belirleme’ sınavının daha kapısına dayanmış olduk böylelikle. Soru, oralı olmadığımız, üstümüze hiç almak istemediğimiz fasıldandı yine.
‘Temsilî’nin de pörçüklüsü ile yetindiği demokrasinin –cuntalanıp bugünlere contalanan imkânları ile dahi olsa, temsilcileri eliyle- yasama erkini kullanmak isteyen halk, hakkına sopa sallayan taşeron bürokrasinin bileğine yapışmaz mıydı –erginliğe heveskâr ergen tavrıyla da olsa?
Sorun, o noktada, milletinin ‘büyük’ meclisi olacaksa, -söz konusu değişiklik önerilerini onaylayanı-onaylamayanı ile- TBMM’nin, varoluş, kimlik ve siyasi onur sorunu değil miydi?
Ve dahi, paketin sahibi iktidar, öncelikle meclise ve milletine karşı sorumlu değilse, kime karşı sorumluydu? Yoksa, oynanan (baraja-maraja da dokunmadan), ‘erken seçime giderim, fazlasıyla yükümü tutar dönerim’ başlıklı –siyasi, seyirlik- bir mağduriyet oyunu muydu, yine?
Evet; failin samimiyet noksanlığını, faaliyetinin eksiğini-gediğini eleştirebilirsiniz, eleştirmelisiniz de, ancak, daha fazlasını, kapsamlısını demokratik-siyasi hayatımıza katmak için kılını kıpırdatmayıp sathı değil hattı muhafaza derdinde Kürt siyasi hareketine, sınıf mücadelesinden öteye gönül indirmeyi eksiltici bulup dönülmez sosyalist akşamın ufkunda seçkinci nazarlarla hayata göz süzen ‘hiper’ sosyalist abilere/ablalara ne demeli, ne sormalıydı, peki? Faşizme karşı omuz omuza vermek için tankları tüfekleri beklemek mi, yoksa, hayatın her alanında, adım-adım demokrasi mücadelesini tahkim etmek gayreti mi daha ‘devrimci’ idi? Ya da, siyasal özneleştirici –demokratik- siyaset olmadan devrimci özneler olmak mümkün müydü?
İstenen sorudan başlanabilirdi, hatta, -mahalli şartlar münasebetiyle- salimen neticeye vasıl olunamasa bile, gidiş yolu dikkate alınacak, niyet dahi kıymetlendirilecekti.
Filed under: Kitaplaşmamış Yazılarım/ 'Siyaset-Felsefe' | Leave a Comment
No Responses Yet to “SSBS/ Siyasi Seviye Belirleme Sınavı”