BOŞLUĞA AÇILAN KAPI / Ahmet Hamdi Tanpınar ve Yapıtlarına ‘Psikanalitik Duyarlıklı’ Bir Bakış

25Ağu09

 

 

 

 

 

Eylül 2004 tarihinde Bağlam Yayınları tarafından yayımlanmıştır.

“Hakkınız var (…). Kendinizi tanımaya başladınız. Kendinizle meşgul oluyorsunuz. Felsefenin değilse bile hikmetin eşiğinde olduğunuz muhakkak. Buna sebep de kendi kendinize dışardan bakmanızdır. Sokrat’ın ‘nefsini bil’ nasihatini hatırlayın. Size kendinizi seyretmek için bir ayna tuttular: Bu aynanın karşısında etrafınızı, kendi içinizi, elbette başka başka şekillerde göreceksiniz. (…) Bunda biraz benim de payım oldu. Öyle ya, hikâyenizi yazmamış olsaydım hangi vesileyle kendinize bu kadar dikkat edecektiniz. Kapalı kutuya benzer bir hayatınız vardı. O kutuyu ben sizin için açtım. Belki yalnız sizin için… Çünkü başkaları, sizi tanımayanlar orada sadece uydurulmuş bir şey göreceklerdir.”

Ahmet Hamdi Tanpınar; Mahur Beste’nin kahramanı iken, kendisini ihmal eden yazarına içerleyip kendi kendisinin filozofu kesilen ve muhtemelen, kendi değerini keşfettikçe ihmalkâr yazarına daha da içerleyen, içerlemekle kalmayıp bir de eleştiri mektubu döşenen Behçet Bey’e, bir hafta gecikmeyle verdiği yanıtta böyle seslenir. Daha da ileri gidip, ‘kendini tanı!’sın diye kendisine ayna tutan adamın iyiliğini hiçe sayan; unutulmuşluktan, -talihinin yarım bıkakılmışlığından bahisle- kötü gösterilmişliğinden yana kırgınlık yaşayan Behçet Bey’e, Tanpınar şunları da söyler: “Bu sonuncusunu anlıyorum. Hattâ biraz zarurî görüyorum. Kendi kendinizi tanımaya başladıktan sonra beğenmemeniz kadar tabiî ne olabilir?”

Boşluğa Açılan Kapı yazarının yapmaya çalışacağı da budur: Yazara, Tanpınar’a yani, sırı ‘psikanalitik duyarlık’tan mürekkep bir ayna tutmak. O aynada; yazarın benliksel kuruluşunu, hayatla/‘hakikat’le karşılaşmalarında yaşadığı iç çatışma ve çalkantıları, o çatışmalarla yüzleşmek ve çalkantılarını aşmak üzere imgeleminde/‘hayal’ hanesinde kurduklarını, yaratma serüveninin/ ‘yaratı’sının, nerelerden ve nasıl beslenip nerelere doğru yol aldığını görmeye ve göstermeye çalışmak. Dolayısıyla; her hangi bir duyarlık eksenine bağlı kalmadan, ‘sadece uydurdukları’ ile Tanpınar’ın kapalı kutusuna kilit üstüne kilit vuranların kilitlerini biraz zorlamak.

Ahmet Hamdi Tanpınar, Sahnenin Dışındakiler romanında, biraz bilmiş bilmiş konuşan Sabiha için de, okura şu sırrı verecektir: “Daha o zamanlar psikoloji ifriti ona musallat olmuştu. Bu yüzden kendine ait her şeyi, üzerinde durduğu ve derinleştirdiği için, çok ciddiye alıyor, etrafındakileri ise en zalim dikkatlerle delik deşik ediyordu.”

 

İncelemecinin kimseleri delik deşik etmek, kimselere zulmetmek gibi bir niyeti yoktur. Sabiha’nın mazereti onun için de geçerlidir. Hatta, Tanpınar’ın, kahramanı Behçet Bey’i yatıştırmak üzere söyledikleri de: “Onlar [Onlardan biri de Sigmund Freud’dur!] bize sırrı insan kafasında, insan hayatında aramayı öğrettiler. Onun için sadece bir lezzeti bulmam lâzım gelen bir yerde ben birtakım gizli şeyler öğrenmeyi, şeklin büyüsünü bir izahla kırmayı tercih ettim.” Dahası: “Siz, ilhâm etmeniz lâzım gelen şâheserden mahrum oldunuz. Bense peşinize takıldığım için çok sevdiğim dünyamdan ayrıldım.” Evet; sırt sıvazlayanlardan, genel kabul postuna bürünüp ‘piyasa’ yapanlardan ayrı durmak adına -ben de!

Bereket, sevgili Tanpınar, şiirin nerelerden tomurcuklandığına arkadaşları ile birlikte kafa yorarken (Kültür Haftası; 9, 11 Mart 1936), neredeyse incelemecisini düşünerek, şunları söylemeyi de ihmal etmemiştir: “Hatırlamadığımız ve hafızamızda bulamadığımız taraflar haberimiz olmadan şahsiyetimizi ve eserimizi hazırlıyor; hatırladığımız ve bulduğumuz taraflarsa bize kendi kendimizi bulduruyor.”

Evet, sevgili okur; bu çalışmada, incelemecinin yapmaya niyetlendiği de, tam tamına, böyle bir şeydir: Gerçek hayattaki Tanpınar’la, hayal ve hakikat’in kesişim noktasında duran yaratı’sındaki Tanpınar’ın alım verimini/etkileşmelerini incelemek; ‘yaratıcılık’ ölçütüyle  yaratma serüvenini değerlendirmek.

Ve, o gün orada; ‘şairdeki hususî ve şahsî hassasiyet’in kaynaklandığı “… nüveyi keşfederek şairin eserlerini aydınlatmak, yahut da eserden bu nüveye intikale çalışmak, münekkit için zengin bir iz araştırma mebdei, estetik bir tahlilin ipucu olabilir mi?, diye soran; sonuçta, “Bu yoldan gidecek bir tenkidin sanat eserini şahsa bağlayan en kuvvetli münasebetlerden birini yakalayacağına şüphe” etmeyen, “bizde psikolojik tenkidin doğabilmesi için genç münekkitlerin bu mebdeler üstünde çalışmalarından doğacak faydalar” üzerinde duranların -biraz gecikmeli de olsa- beklentilerini boşa çıkarmamak!..



No Responses Yet to “BOŞLUĞA AÇILAN KAPI / Ahmet Hamdi Tanpınar ve Yapıtlarına ‘Psikanalitik Duyarlıklı’ Bir Bakış”

  1. Yorum Yapın

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s


%d blogcu bunu beğendi: